-
1 iş
iş a PHYS Arbeit f; Tätigkeit f; Angelegenheit f, Sache f; Dinge n/pl; Lage f der Dinge; fam Geschichte f; Geschäft n, besonders pl Geschäfte n/pl; Erzeugnis n, Ware f (z.B. Glaswaren usw);iş açmak fig Scherereien machen;iş alanı Arbeitsgebiet n;iş başa düşmek sich durchbeißen müssen;iş başa gelmek etwas selbst tun müssen;iş başına! an die Arbeit!;iş başına geçmek eine Arbeit übernehmen; an die Arbeit gehen; eine (gute) Position bekommen;iş başında bei der Arbeit;iş(ini) bilmek seine Sache verstehen;iş bölümü Arbeitsteilung f;iş çıkarmak viel Arbeit machen; Scherereien machen;iş değil scherzh … ist kein Meisterstück;-i iş edinmek sich (D) etwas (A) zur Aufgabe machen;-e iş etmek jemandem Scherereien machen;iş giysisi Arbeitsbekleidung f;iş göremezlik Arbeitsunfähigkeit f;iş görmek arbeiten; (zur Arbeit) taugen;-e iş göstermek jemandem Arbeit zuweisen;iş güç Erwerb m, Beschäftigung f;iş güç sahibi Erwerbstätige(r); gewerbetreibend;iş hukuku Arbeitsrecht n;iş(in) içinde iş var es steckt etwas dahinter;iş istasyonu EDV Workstation f;iş işten geçti vorbei ist vorbei;iş kazası Arbeitsunfall m;iş mi? was ist das schon …?;iş olanağı Arbeitsmöglichkeit f;iş olsun diye (wie) ein Gschaftlhuber;iş saatleri Arbeitsstunden f/pl;iş sözleşmesi Arbeitsvertrag m;iş teşviki kanunu Arbeitsförderungsgesetz n;İş ve İşçi Bulma Kurumu Arbeitsamt n (Türkei);-de iş yok von … (D) hat man nichts; (da) ist nichts dran;iş zamanı Arbeitszeit f;-i işe almak anwerben (A); einstellen;işe bak! sieh mal (einer) an!;işe girmek seinen Dienst antreten;-in işi aksi gitmek fig fam danebengehen;işi azıtmak es zu weit treiben;-in işi başından aşkın überlastet, mit Arbeit überhäuft;-in işi bitmek erledigen (A); fig erledigt sein;-in işi çıktı er hat etwas zu tun bekommen;-in -e işi düşmek: size bir işim düştü ich wende mich an Sie um Hilfe, ich habe ein Anliegen an Sie;-in işi ne? was ist er von Beruf?;-in işi olmak: işim var ich habe zu tun;işi olmayan giremez Unbefugten Zutritt verboten;işi pişirmek fig unter einer Decke stecken; ein Techtelmechtel beginnen;işin başı der springende Punkt;işin içinden çıkmak fam (damit) klarkommen, es spitzkriegen;işin mi yok nicht wichtig, (ist) nicht tragisch;-e işin ucu dokunmak den Schaden (G) haben;işin ucu bana da dokunuyor das betrifft mich auch;işin üstesinden gelmek fam hinkriegen, managen;-i işinden çıkarmak jemanden entlassen, fam rauswerfen;işinden olmak seine Stellung verlieren;(kendi) işine bak! kümmere dich um deine (eigenen) Angelegenheiten!; arbeite weiter!; mach weiter!;işine gelmek jemandem gelegen kommen;işine göre je nachdem;işten anlamak etwas von der Sache verstehen;işten almak hinauswerfen, fam rausschmeißen;işten (bile) değil kinderleicht -
2 yürüme
yürüme Gang m, Gangart f;yürüme olanağı Gehfähigkeit f; Fortbewegungsmöglichkeit f
См. также в других словарях:
abartılabilmek — nsz Abartılma olasılığı veya olanağı bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
akreditif — is., ekon., Fr. accréditif 1) Güven yazısı, güven hesabı Akreditifi açtırmadan ithal edilecek malı karşılık olarak gösterme olanağı yok. Ç. Altan 2) Kredi mektubu … Çağatay Osmanlı Sözlük
aksedebilmek — nsz Aksetme imkânı veya olanağı bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
başkalaşabilmek — nsz Başkalaşma imkânı veya olanağı bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekiştirebilmek — i Çekiştirme imkânı veya olanağı bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
giriş kartı — is. Bir kuruluşa, bir toplantıya veya bir spor karşılaşmasına serbestçe girebilme olanağı sağlayan belge … Çağatay Osmanlı Sözlük
kesinleşmek — nsz 1) Kesin bir durum almak, katileşmek Burada kalmamız kesinleşti. 2) huk. Değişme olanağı olmadan yürürlüğe girmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
olanak — is., ğı Yararlanılan uygun şart veya durum, imkân Zamanını istediği gibi tasarruf etme olanağı elindedir. H. Taner Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller olanak sağlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
olanaksız — sf. Olanağı olmayan, olma ihtimali bulunmayan, gayrimümkün, imkânsız … Çağatay Osmanlı Sözlük
verimlilik — is., ği 1) Verimli olma durumu 2) Yatırılmış sermayenin, bir kuruluşun veya bir yatırımın gelir sağlayabilme olanağı, rantabilite … Çağatay Osmanlı Sözlük
yargılanma — is. Yargılanmak işi Tümü birden sevk edilmedikçe suçüstü mahkemesinde yargılanma olanağı yoktu. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük